17 Haziran 2013 Pazartesi

FENERBAHÇE’NİN UEFA GÜNDEMİNE İLİŞKİN TAHMİNLER, BELGELER, GERÇEKLER…


TOPLANTI NEDEN ERTELENDİ? BELGELER NE ANLAMA GELİYOR?


Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu, resmi sitesinden yaptığı bir açıklamayla, 17.06.2013 günü, UEFA disiplin müfettişinin raporu ile ilgili gerçekler hakkında açıklamalarda bulunacaklarını belirtmiş, buna rağmen, gerekçesi kendilerinde saklı olmak üzere bu açıklamayı ileri bir tarihe ertelemişti.

Şimdi bir takım sorular ışığında, olayların perde arkasına doğru bir yolculuk yapalım.


Sorular, sorular…

- Fenerbahçe’nin açıklamayı erteleme sebebi neydi?

- Açıklamanın ertelenmesi (karar sonrasına bırakılması) veya iptal edilmesi durumunda, Fenerbahçe bu konudaki haklılığını uluslar arası futbol kamuoyuna nasıl anlatacaktı?

- Zaten savunma için dahi yetersiz olan kısıtlı zamanda, Fenerbahçe Yönetim Kurulu, yargısız infaz edileceğini hissettiği duruşmaya kadar, ertelediği toplantıyı da koz hanesinden düşerse, başka ne gibi önlemler alacaktı veya alabilirdi ki?

Soruları tersten soracak olursak;

- Fenerbahçe’nin toplantıyı ertelemeyip, UEFA disiplin kurulları yargılama sürecinde yapacağı açıklamalar, uluslar arası futbol kamuoyu gözünde, “UEFA ile inatlaşma” imajından öteye gidebilecek miydi?

- Resmi kurul ve resmi adalet kanallarını, adaletin gerektiği zamanlarda değil de, iş güzarlık peşinde olduğu zamanlarda çalıştıran UEFA’ya yapılabilecek resmi bir sesleniş, muhatabında ne kadar yankı bulacaktı?

İşte, biz tüm bu soruların cevaplarının peşinde koşarken, Fenerbahçe’nin UEFA sürecinin öncesiyle ve sonrasıyla alakalı olarak, gece yarısı haber sitelerine bomba gibi belgeler düştü. Bu belgeler; Fenerbahçe’nin Avrupa Kupalarında mücadelesiyle ilgili UEFA (İnfantino) – TFF yazışması ve Fenerbahçe dosyasıyla ilgilenen UEFA Disiplin Müfettişi David Casserly’nin hazırlamış olduğu, Fenerbahçe’nin suçsuz ve UEFA turnuvalarına katılabileceğini gösteren belgelerdi.

- Peki yalnızca Uefa, TFF ve Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nun elinde bulunan bu belgeler, nasıl oldu da Fenerbahçe’nin toplantıyı ertelediği günün gecesinde haber sitelerinde açığa çıktı?



İşaretler, tahminler ve muhtemel cevaplar…

- İlk olarak, Fenerbahçe, UEFA’da işlerin, öncelikle resmi kanallardan değil, lobi ile yürütüldüğünü, UEFA hukuk kurullarının da adalet için değil, cezalandırmak için işle(til)diğini gayet iyi biliyordu. UEFA ile resmi bir inatlaşmaya tutuşmak istemedi.

- İkincisi, Fenerbahçe toplantıyı erteledi çünkü, uluslar arası futbol kamuoyunun gözünde “UEFA yargılamasına müdahale eden” ve “UEFA ile inatlaşmaya girmiş bir kulüp” imajı vermek istemiyordu.

Peki Fenerbahçe için bu toplantı dışında, başka yapabileceği bir şey varmıydı da bu toplantı ileri bir tarihe ertelendi?

Evet, vardı…

Fenerbahçe Yönetim Kurulu, resmi toplantısını erteleyerek, elindeki belgelerin bir kısmını informel yollardan basınla paylaştı ve resmi olarak içinde yer almadığı bir cepheden savunma ve saldırıya geçti. Açıkçası UEFA’ya, çok dengeli bir rest çekti.


Peki UEFA bu resti yer mi veya görebilir mi?

UEFA’nın Fenerbahçe’yle ilgili soruşturmasının gidişatına bakılırsa, olağan olmayan, UEFA hukuğunun dışında birşeyler gelişiyor. Fenerbahçe’nin cezalandırılması için olağandışı yöntemlere başvuruluyor.


Belli ki Fenerbahçe yönetimi kaybedecek birşeyinin olmadığını düşünüyor. Eğer UEFA bu resti görürse, Fenerbahçe savunmasına resmi kanallardan devam edecek.
Yok eğer UEFA geri adım atar da, Fenerbahçe’nin aklanacağının garantisini verirse, Fenerbahçe bu belgeler üzerinden oluşturulan süreçle alakalı bir tavır koymayacak. Muhtemelen bu, UEFA’nın gözünde, “iki tarafın da kazandığı, karlı bir iş olarak görülüp, sulh ile çözülecek.”

Fenerbahçe bu hamlesiyle, “UEFA’nın ezberini bozabilir mi, sonuç alabilir mi?” derseniz tabi ki bilemeyiz, ancak ben çok doğru bir hamle olduğunu düşünüyorum.

Peki Fenerbahçe’nin elini güçlendiren fakat Fenerbahçe’nin resmen topa girmediğini gösteren bir şekilde basınla informel olarak paylaşılan bu belgeler ne anlatıyor?



Aşağıdaki 1. Belge İnfantino imzalı. Öncelikle Türkçe’sini hemen ardından İngilizce’sini paylaşıp, ne anlattığına bir bakalım.

BELGENİN TÜRKÇE HALİ





BELGENİN ORJİNALİ



Görüldüğü gibi, hakkında şike yaptığına dair, Türk basını, savcılık ve emniyet kaynaklı kanıtlar olduğu iddia edilen Fenerbahçe’nin, İnfantino tarafından, başlayacak sezon için turnuvalara gelmemesi veya TFF tarafından buna izin verilmemesi isteniyor.  Bu durumda Fenerbahçe’nin sadece bahsi geçen sezonla kısıtlı kalacak bir men durumuyla karşı karşıya kalıp, UEFA tarafından hakkında soruşturma dahi açılmayacağı UEFA genel sekreteri tarafından resmi bir belge ile federasyona iletiliyor.




2. Belge ise UEFA’nın, Fenerbahçe dosyasına bakan Disiplin Müfettişi David Casserly imzalı.


RAPORUN İLGİLİ KISMININ TÜRKÇE'Sİ

“TFF tarafından Türkiye’deki şike iddiaları için UEFA’ya gönderilen belgeleri biliyorum. Bu iddialar TFF’nin etik ve hukuki organlarının verdiği kararları içeriyor. Ancak henüz gerekçeli kararlar oluşturulmadığından, TFF Tahkim Kurulu’nun gerekçeli kararını içermemektedir.
Yukarıda belirtilen açıklamalara istinaden, şahsımın önerisi;
UEFA Disiplin Komitesi’nin (CDB), TFF Tahkim Kurulu tarafından oluşturulacak son kararı değerlendirmeden Fenerbahçe’nin Nisan 2007’den bu yana yerel ya da uluslar arası organizasyonlarda bir maçta şike yaptığı ya da maçın sonucuna etki edecek bir faaliyette bulunduğuna veya bu kulübün UEFA Şampiyonlar Ligi kriterlerini karşılamadığına dair son bir karar düzenlenemeyeceği yönündedir.
Son olarak, TFF Tahkim Kurulu son gerekçeli kararını düzenlediğinde, Kontrol ve Disiplin organına sunulmak için ek bir rapor düzenleme talebimi iletirim”

2 gün sonra müfettiş Casserly tarafından mevcut rapora eklenmek üzere yeni bir ek gönderiliyor:


RAPORUN İLGİLİ KISMININ TÜRKÇE'Sİ

“UEFA Disiplin Komitesi’nin yarınki toplantısında Fenerbahçe’nin Nisan 2007’den bu ana kadar şike faaliyetinde bulunduğuna dair kesin bir karar veremeyeceği görülmektedir. Konuyla ilgili son karar oluşturulana kadar, aleyhinde bir kanıt olmadığı durumda Fenerbahçe ilgili kriterleri karşıladığından, kulübün Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkına sahip olduğunu saygılarımla hatırlatırım”


RAPORUN ORJİNALİ



Yine görüldüğü gibi, Fenerbahçe ile ilgili TFF kurullarının vermiş olduğu kararların ve soruşturma delillerinin incelenmesi sonucunda, Fenerbahçe’nin suçlu kabul edilemeyeceğini, TFF tahkim kurulunun gerekçeli kararının beklenmesi gerektiğini ve Avrupa kupalarında yer alabileceğinin raporlandığı görülüyor.

Peki ne oluyor da, İnfantino’nun sunduğu şartı (bahsi geçen yılla alakalı men kararı) kabul eden TFF tarafından Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmeyen Fenerbahçe hakkında UEFA tarafından bir disiplin soruşturması başlatılıyor?

Men durumunda, soruşturmaya dahi gerek kalmayacağı ve Fenerbahçe’nin bahsi geçen sezondaki UEFA turnuvalarına katılmaması durumunda, durumun geri kalan kısmının UEFA’yı ilgilendirmeyeceği ve disiplin soruşturmasına dahi gerek kalmayacağı, UEFA Genel Sekreteri İnfantino tarafından TFF’ye resmi bir belge ile iletilmesine rağmen, başlatılan soruşturma ne anlama geliyor?

Neden bu soruşturma sürecinde, UEFA tarafından görevlendirilen disiplin kurulu müfettişi David Casserly, Fenerbahçe’nin temiz ve turnuvalara katılabilir durumda olduğunu rapor ettikten ve Fenerbahçe’nin 2012 sezonunda UEFA turnuvalarına katılmasını sağladıktan sonra görevden alınıyor, raporu hiçe sayılıyor?

Mayıs ayında değişen kurallar neticesinde yeni bir disiplin raporu gerekiyorsa neden aynı müfettiş yeni kurallara göre tekrar rapor hazırlamıyor?

Nasıl oluyor da yerine yeni bir müfettiş görevlendirilip, Fenerbahçe, bu müfettiş tarafından kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayandırılarak cezalandırılmak isteniyor?




Bundan sonra ne olur?

Öncelikle sürecin Fenerbahçe lehine çok keskin bir şekilde döndüğünü söyleyelim ve hemen sonrasında bunun sebeplerini sıralayalım:

İlk olarak, Uefa, İnfantino imzalı belgede Fenerbahçe’nin men edilmesi durumunda sonraki yıllar için hakkında disiplin soruşturmasına gerek kalmayacağını belirtmesine rağmen neden Fenerbahçe’ye disiplin soruşması açıldığını açıklamak zorunda.

İkinci olarak, İnfantino imzalı belgedeki tavsiye kararına uyulmasına rağmen, Fenerbahçe hakkında açılan disiplin soruşturmasında, ilk disiplin müfettişi tarafından, TFF hukuk kurulları yargılaması ve kararlarının kanıt kabul edilerek geçerli sayılması ve Fenerbahçe’nin UEFA turnuvalarına katılabileceğinin belirtilmesine rağmen yeni müfettişin Fenerbahçe’nin cezalandırılmasını istemesi de UEFA’nın açıklamak zorunda olduğu bir durum.

Şayet UEFA tarafından, ilk rapor ve müfettişin yok sayılarak, yeni bir müfettişin yeni bir rapor hazırlaması ve bu yeni raporun, ilk rapor ile taban tabana zıt olarak Fenerbahçe’nin cezalandırılması gerektiğini belirtmesi, yine UEFA için açıklanması çok zor bir durum.

Zira aksi durumda UEFA, spor hukuku ve federasyonların özerklikleri ilke-kurallarını çiğnemiş olacak, bırakın spor hukuku çerçevesinde geçerli kanıt olan bağımsız TFF hukuk kurullarının kararını tanımamayı, kendi kurullarında görev alan disiplin müfettişi ve raporunu da tanımamış olacak.

Uluslar arası futbol kamuoyu tarafından, yönetiliş biçimi ve adaleti konusunda söylentilerin ayyuka çıktığı şu dönemde UEFA, bunun doğruluğunu ıspatlarcasına yanlışa düşeceği, yukarıda belirttiğimiz tasarruflardan uzak duracaktır.

Netice itibariyle Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nun aba altından gösterdiği resti  görmeyecek ve olayın sükunetle bir an önce neticeye ermesini sağlayacaktır.
Olur da UEFA bu resti görmeye kalkarsa, Fenerbahçe yönetimi, resmi yollardan yeni belgelerle, Türkiye içindeki bağlantıları da kapsayan gerçekleri gözler önüne sermeye devam edecektir diye düşünüyorum. Buzdağının görünen yüzünün, UEFA tarafından yeterli kabul edilip edilmeyeceği bundan sonraki süreçte neler yaşanabileceği konusunda ipuçları verecektir.


Ancak herkesin içi rahat olsun.
Fenerbahçe “beni öldürmeyen acı güçlendirir” sözünü kanıtlarcasına UEFA’ya 2. kez boyun eğmeyecektir.
Üstelik Fenerbahçe’nin kaybedebileceği tek şey, boyun eğmesi durumunda zaten kaybedeceği UEFA turnuvalarına katılma hakkıdır…




Kamer AKBAŞ


2 Mayıs 2013 Perşembe

VİRA BİSMİLLAH!



3-1’lik Benfica mağlubiyeti, kaybedilen tur, gerçekleşmeyen Amsterdam hayalleri.
106 yıllık tarimizde Avrupa’da gelebildiğimiz en üst nokta. Bir benzeri 2008’deki Şampiyonlar Ligi çeyrek finali. Peki yeter mi, yetmez tabi...

Sebebi Kadıköy’de takıldığımız direkler mi?
Belki.

Büyük resme baktığımızda, öncelikli sebep ülke futbolunun hali.
Fenerbahçe özeline indiğimizde, 2000 yılına kadar yaşadığımız, ekonomik ve vizyon bakımından yetersizlik.



2000’den sonrası büyüme, 2008’de güzel Nisan,
Şampiyonlar Ligi çeyrek finali.

Ertesi biraz karışık, epey hatalı.
“Olduk” dedik, yanıldık.

Özel nedenleri olabilir ancak bence Zico’nun gönderilmesi hata.
Başarıya aç olmayan, oyuncu iletişimi zayıf Aragones’in getirilmesi de hata.
Aynı dönemde, oyun sisteminde yeri olmayan, mevcut defoları kapatmayacağı bilinen oyuncuların transfer edilmesi daha büyük hata.

Ertesi yine karışık.
Ligde başarı odaklı bir Daum dönemi, sonrası Aykut Hoca.



Ertesi kaos.
Yaşanan kargaşa içerisinde kendi şansını yaratan bir adam. İnişli çıkışlı dönemler, her kulvarda başarıya talip olan bir takım.

İkinci kez Nisan, ilk kez Mayıs ayı.
Avrupa Ligi Yarı Finali.
Cardozo, gol, 3-1.

Ortalık yangın yeri, dünyanın sonu.
Mu?

Değil!

Bismillah!
Hocaya güvenoyu, kadroda orta çaplı bir revizyon, açıkları kapat, eksikleri tamamla, fazlalıklardan kurtul. Hocanın listeleri de, planları da hazır.

Önce sağlam temel, sonra her yıl en az Mart ayı.
Böylece, tecrübesizlik dezavantajı devre dışı.

Bitti dediğin yer başlangıç.
Ne olmalı amaç?
Üzerine koya koya, yaptığını bir temele oturtarak, başarının inşaası.
Hem daha planlı, hem daha kolay.

Bugün, ligde en az 2.liğimiz garanti gibi. Şampiyonlar Ligi’nde oynama hakkımız var.
Sezon başı doğru bir kamp programı, kampa yetişmiş transferler.
Ön eleme formalite olur, gruplar garanti. Kötü kura çekmezsen gruptan da çıkarsın.
Belki bir de çeyrek final oynarsın.

Bir eleme, bir grup, bir çeyrek, bir yarım derken, Avrupalı takım olursun.
Ne direkten dönen topa ihtiyacın kalır, ne de her seferinde şanssızlığına yenilirsin.
E tecrübe sorununu zaten taca atmış oluyorsun, şartlar da şanslar da eşit.

“Olduk” dersen yanılırsın, “Bittik” dersen yıkılırsın.
“Bitti” dediğin an başlarsan, bıraktığın yerden devam edersin.

Bugün Amsterdam’a gidememişsin, üzülme!
Avrupa’da başka şehir mi yok?



Sabırlı, sistemli ilerlediğimiz sürece çok finaller göreceğiz,
Çok!


Hayallerimizin yıkıldığını düşündüğümüz gün, yenileri için:

“Bitmedik”
 Zira;
“VİRA BİSMİLLAH!”








Temenni / Teşekkür:

Çubuklu hep yaşasın diye, kendi yaşamını tehlikeye attın, bizi çok korkuttun güzel adam.
Geçmiş olsun, Gökhan Gönül…

Yaşattığın heyecan için, teşekkürler Fenerbahçem…

 
Kamer Akbaş

19 Nisan 2013 Cuma

TÜNELİN UCU AYDINLIK...


Fenerbahçe, asırlık çınar.
Tarihinin en büyük maçına, karanlığın sahipleriyle rövanşa hazırlanıyor.

3 Temmuz günü atıldığı dipsiz kuyuda açtığı tünelin sonuna, ışığa doğru yürüyor.
Zincirlere vurulan camia, Lefter’in ruhundan aldığı güçle, Salih’in gözünde parlayan ışıkla karanlığı hiçe sayıyor.

Zaman yaklaşıyor, akrep intikamı, yelkovan intikamın şiddetini gösteriyor...



Süper Lig’in sonuna yaklaşırken, A planımız olan sportif başarıda ipler artık başkalarının ellerinde maalesef. Düşük bir ihtimalle önce Gaziantepspor, sonra Sivasspor kaderi değiştirmemize fırsat sunabilir, muhtemelen de kaderimize boyun eğmemize sebep olabilir.
Şampiyonluktan iyice uzaklaşmamız, Avrupa Ligi’nden elenmemiz durumu, şu anki zoraki sükuneti sona erdirebilir, adaletsiz cellatların giyotini indirmesine imkan verebilir.

Sportif başarının tek çıkış yolu sanıldığı, karanlığın, zifirini artırdığı  şu günlerde, yeni bir ışık belirdi zihinlerde…

Koç Ailesi’nin önde gelen isimlerinden Mustafa Koç, çok şeyin değişebileceği bir sürecin başlangıcının işaretini verdi sanki:



“Ali’nin, Fenerbahçe Başkanı olma isteği bulunuyor, daha önceden desteklemediğimiz bu kararın artık arkasındayız, ne karar verirse yanındayız”


Olası sportif başarısızlık durumunda, yargıtay kılıcı altında bulunan, dışarıdan, özellikle de içeriden kuşatılan Fenerbahçe’nin, Aziz Yıldırım üzerinden cezalandırılması planlanıyor.
Planların dışarıdaki dayanağı olan yargıtay, içerideki dayanağı olan Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman düşmanlığı, karanlığa, ışığa hükmetme şansı tanıyor.

Ancak…

Mustafa Koç’un yaptığı açıklamanın zamanlaması, Fenerbahçe ile yatıp, Fenerbahçe ile kalkan Ali Koç’un yeni yönetime girmemesi, ışığa giden yolun kodlarını gözler önüne seriyor.

Yıpranmış olan yönetimden yeni bir başkan adayının kabul görmeyeceği, tepkileri anlamsız bırakmayacağı düşünülmüş olsa gerek ki, Ali Koç yeni yönetimde yer almadı.
Bizi kuyunun dibine attıklarını düşündükleri gün, zifiri karanlığın içinde yaptığımız B planının aslında en büyük oyunumuz olduğunu düşünüyorum.



Sezonu başarısızlıkla kaparsak eğer, yargıtaydan da gelebilecek kötü haberle yıkılacağımızı düşündükleri gün, başkan bayrağı Ali Koç’a devredebilir.
Böylece dışarıdakilerin kozu olan yargıtay planı karşılıksız kalır, anlamını yitirir. İçeride kimse Ali Koç’a karşı duramaz, durdukları gün niyetlerinin “Fenerbahçe’de söz sahibi olmak" olduğunu kör gözler bile görür.

Ali Koç’un arkasında durduğu bir Aykut Kocaman’ı kimse yiyemez. Oluşturulan kadro, benimsenen oyun kurgusu, yaratılmak istenen antrenör takımı planları ve planlanan transfer çalışmaları boşa gitmez.

Teslim almaya geldikleri gün yeniden doğarız,  soğuttuğumuz intikamı, işte o gün alırız.

Kartlar yeniden karılıyor, oyunların büyüğünü Fenerbahçe kuruyor.
Işığın çocukları, ayağa kalkıyor, tekrar yükseliyor.
Tünelin sonuna yaklaşırken gördüğümüz ışık, aydınlığın, karanlığa galip geleceği günü müjdeliyor…



“Öncelikle henüz kaybettiğimiz dünya beyefendisi Serkan Acar’a olmak üzere, yitirdiğimiz tüm Fenerbahçeliler’e Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar dilerim.”


Kamer Akbaş

25 Şubat 2013 Pazartesi

EMRE, WEBO, ZİEGLER VE 6 PUAN!


Fenerbahçe, 2012-2013 sezonunun ara transfer döneminde, ikisi eski oyuncusu olan Emre ve Ziegler ile biri de Süper Lig’in santraforlarından olan Webo’yu renklerine bağladı.





Bu üç oyuncu içinin ödenen bonservis ve kiralama bedelleri şu şekilde:

Emre Belözoğlu: 350.000 EURO
Reto Ziegler: 250.000 EURO (yarım sezon kiralık)
Pierre Webo: 3.000.000 EURO

Toplamda 3.6 Milyon Euro karşılığında transfer edilen bu üç oyuncu, geldiklerinden bu yana nasıl performans sergilediler, bir inceleyelim…

İlk olarak, taraftarın sevgilisi Emre’den başlayalım, istatistiklerini paylaşalım ve kısaca değerlendirelim.







Emre Belözoğlu:

Fenerbahçe 1 – 2 Sivasspor

Oyunda kaldığı süre: 79 Dakika

Topla Oynama: 90 Kez

Şut: 2
İsabetli Şut: 1

Toplam Pas Sayısı: 55
İsabetli Pas Oranı: %87

Top Çalma: Savunmada 3, Orta Sahada 4 ve Hücumda 9 kez olmak üzere toplam 16.
Top Kaybı: 9

Faul Kazanma: 1



Mersin İdman Yurdu 0 – 1 Fenerbahçe

Oyunda kaldığı süre: 90 Dakika

Topla Oynama: 83 Kez

Şut: 2
İsabetli Şut: 2

Toplam Pas Sayısı: 56
İsabetli Pas Oranı: %90

Top Çalma: Savunmada 3, Orta Sahada 9 ve Hücumda 1 kez olmak üzere toplam 13.
Top Kaybı: 12

Faul Kazanma: 3



Trabzonspor 0 – 3 Fenerbahçe

Oyunda Kaldığı Süre: 84 Dakika

Topla Oynama: 101 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 77
İsabetli Pas Oranı: %94

Top Çalma: Savunmada 3, Orta Sahada 7 ve Hücumda 2 kez olmak üzere toplam 12.
Top Kaybı: 3

Faul Kazanma: 3



Fenerbahçe 3 – 1 Kasımpaşaspor –  1 Gol1 Asist

Oyunda Kaldığı Süre: 90 Dakika

Topla Oynama: 81 Kez

Şut: 2
İsabetli Şut: 1

Toplam Pas Sayısı: 52
İsabetli Pas Oranı: %87

Top Çalma: Savunmada 2, Orta Sahada 6 ve Hücumda 7 kez olmak üzere toplam 15.
Top Kaybı: 7

Faul Kazanma: 4



Toplam rakamlar ve Değerlendirme:

4 maçta toplamda 345 dakika oyunda kalan Emre, toplam 355 kez topla buluşmuş,  6 şutundan 3'ü kaleyi bulmuş, yaptığı 240 pasta %90 isabet oranı yakalamış, 56 kez top çalmış, hatta bu topların 19’unu hücum bölgesinde kazanarak, hücum presi için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu göstermiş, 31 topu olumsuz kullanmış, 11 kez de faule maruz kalmıştır.

Rakamlardan da görülebileceği gibi, Emre oynadığı maçlarda yüksek isabet yüzdeli pas oranlarıyla, takımın hücum ve savunma organizasyonlarında başrol oynamış, attığı isabetli şutlar ile de rakip kalede tehlike yaratmıştır.

Buna ek olarak, Mersin maçında Webo’nun attığı gol, Emre’nin sert şutunun kaleci tarafından kontrol edilememesiyle meydana gelmiştir.

Skora Katkı: 1 gol, 1 asist.
  







Reto Ziegler:

Fenerbahçe 1 – 2 Sivasspor

Oyunda kaldığı süre: 60 Dakika – 1 Asist

Topla Oynama: 38 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 27
İsabetli Pas Oranı: %82

Top Çalma: Savunmada 2, Orta Sahada 5 ve Hücumda 2 kez olmak üzere toplam 9.
Top Kaybı: 4

Faul Kazanma: 3




Bate Borisov 0 – 0 Fenerbahçe

Oyunda kaldığı süre: 90 Dakika

Topla Oynama: 48 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 29
İsabetli Pas Oranı: %87

Top Çalma: Savunmada 6, Orta Sahada 8 ve Hücumda 3 kez olmak üzere toplam 17.
Top Kaybı: 4

Faul Kazanma: 2



Fenerbahçe 1 – 0 Bate Borisov

Oyunda kaldığı süre: 90 Dakika

Topla Oynama: 77 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 52
İsabetli Pas Oranı: %91

Top Çalma: Savunmada 5, Orta Sahada 5 kez olmak üzere toplam 10.
Top Kaybı: 5

Faul Kazanma: 0



Toplam rakamlar ve Değerlendirme:

3 maçta toplamda 240 dakika oyunda kalan Ziegler, toplam 163 kez topla buluşmuş,  yaptığı 108 pasta %85 isabet oranı yakalamış, 36 kez top çalmış, 13 topu olumsuz kullanmış, 5 kez de faule maruz kalmıştır.

Rakamlara bakıldığında, Ziegler oynadığı maçlarda yüksek isabetli pas oranlarıyla, takımın pas oyununa katkı sağlamış, zaman zaman 3. bölgeye kadar gelmiş ve 1 asistle de hücuma katkı vermiştir.

Skora Katkı: 0 gol, 1 asist.








Pierre Webo:

Fenerbahçe 1 – 2 Sivasspor - 1 Gol

Oyunda kaldığı süre: 75 Dakika – 1 Gol

Topla Oynama: 42 Kez

Şut: 4
İsabetli Şut: 3

Toplam Pas Sayısı: 22
İsabetli Pas Oranı: %77

Top Çalma: Orta Sahada 3 ve Hücumda 2 kez olmak üzere toplam 5.
Top Kaybı: 4

Faul Kazanma: 4



Bate Borisov 0 – 0 Fenerbahçe

Oyunda kaldığı süre: 72 Dakika

Topla Oynama: 41 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 16
İsabetli Pas Oranı: %75

Top Çalma: Savunmada 2, Orta Sahada 2 ve Hücumda 2 kez olmak üzere toplam 6.
Top Kaybı: 4

Faul Kazanma: 4




Mersin İdman Yurdu 0 – 1 Fenerbahçe – 1 Gol

Oyunda kaldığı süre: 82 Dakika

Topla Oynama: 42 Kez

Şut: 2
İsabetli Şut: 2

Toplam Pas Sayısı: 24
İsabetli Pas Oranı: %70

Top Çalma: Savunmada 2, Orta Sahada 1 ve Hücumda 5 kez olmak üzere toplam 7.
Top Kaybı: 10

Faul Kazanma: 1



Trabzonspor 0 – 3 Fenerbahçe

Oyunda Kaldığı Süre: 67 Dakika

Topla Oynama: 22 Kez

Şut: 2
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 12
İsabetli Pas Oranı: %75

Top Çalma: Savunmada 0, Orta Sahada 1 ve Hücumda 1 kez olmak üzere toplam 2.
Top Kaybı: 2

Faul Kazanma: 2



Fenerbahçe 1 – 0 Bate Borisov

Oyunda kaldığı süre: 77 Dakika

Topla Oynama: 32 Kez

Şut: 0
İsabetli Şut: 0

Toplam Pas Sayısı: 15
İsabetli Pas Oranı: %67

Top Çalma: Savunmada 2, Orta Sahada 2, Hücumda 1 kez olmak üzere toplam 10.
Top Kaybı: 7

Faul Kazanma: 2



Fenerbahçe 3 – 1 Kasımpaşaspor – 1 Gol

Oyunda Kaldığı Süre: 90 Dakika

Topla Oynama: 39 Kez

Şut: 6
İsabetli Şut: 4

Toplam Pas Sayısı: 20
İsabetli Pas Oranı: %75

Top Çalma: Savunmada 1, Orta Sahada 1 ve Hücumda 2 kez olmak üzere toplam 4.
Top Kaybı: 2

Faul Kazanma: 2



Toplam rakamlar ve Değerlendirme:

6 maçta toplamda 463 dakika oyunda kalan Webo, toplam 218 kez topla buluşmuş,  14 şutundan 9'u kaleyi bulmuş, yaptığı 109 pasta %73 isabet oranı yakalamış, 34 kez top çalmış, 29 topu olumsuz kullanmış, 15 kez de faule maruz kalmıştır.

Rakamlardan da görülebileceği gibi, Webo; oynadığı maçlarda yaptığı pas ve attığı şutlarda yüksek bir isabet yüzdesi yakalarken, attığı 3 gol ile takımın hücum yükünü çekmiş, savunma ve orta alanda kazandığı toplar ile de takım savunmasına büyük katkı sağlamıştır.

Skora Katkı: 3 gol, 0 asist.





Transferlerin Genel Değerlendirilmesi:

Ara transfer döneminde 3.6 Milyon Euro harcanarak alınan bu üç oyuncu ile, hücum organizasyonlarında ve takım savunmasındaki etkinlik artmış, bu üç oyuncu da skora etki eden hareketlerde bulunmuşlardır.
Sivas maçında atılan gol, bu üç oyuncunun organizasyonuyla gerçekleşmiş ancak maç kazanılamamıştır.
Yine bu üç oyuncunun herhangi birinin imzasının bulunduğu 6 değerli puan kazanılmış, Avrupa Liginde tarihimizde ilk kez son 16’ya kalınmıştır.

Görüleceği gibi bu 3 transferin takımın ihtiyacı olan nokta transferler olduğu ortaya çıkmış ve 3 kulvarda mücadele ederken duyulan rotasyon ihtiyacının karşılanmasını sağlamıştır.


Not: İstatistiksel verilerin tamamı Matchstudy Türkiye sayfasından alınmıştır.


Kamer Akbaş

22 Şubat 2013 Cuma

MANTELİTE, ALGILAR VE RAKAMSAL GERÇEKLER!

Fenerbahçe, bazı oyuncuları ve antrenörleri üzerine…
Basın tarafından Fenerbahçe taraftarı üzerinde oluşturulan algılar ve taraftarların bardağın boş tarafını görmesi mantelitesine dair…

Saha içi ve maliyetler bazında, kazanılan ve kaybedilen sezonlar üzerine, başarı, başarısızlık ve kullanılan “keskin yaftalara” rakamlar üzerinden, kısaca bir göz atalım…

İlk olarak; futbolculara dair, basın destekli oluşturulan algının sosyal medyada can bulmasıyla, taraftarın olumsuzu baz alan mantelitesinin karşısına rakamları koyup, sağlamasını yapabiliyormuyuz bir bakalım…



Maçlık, haftalık, aylık veya dönemsel performanslarla oluşturulmuş “keskin yaftalar” :

Dirk Kuyt…
Son haftaların formsuz ismi. Yaşadığı; futboluğun doğasında olan inişler-çıkışlar.

Yafta: “Topçu Değil”

Rakamsal gerçekler:

Kulüp: Feyenord 
Rakamlar: 114 maç 78 gol 46 asist

Kulüp: Liverpool
Rakamlar: 285 maç 70 gol 40 asist

Kulüp: Fenerbahçe
Rakamlar: 38 maç 13 gol 10 asist

Kulüp: Hollanda Milli Takımı
Rakamlar: 93 maç 24 gol 18 asist

Değerlendirme:
Profesyonel kariyer boyunca atılmış yüzlerce gol, yapılmış yüzlerce asist, hemen hemen çalıştığı tüm antrenörlerin 1. tercihi…




Mehmet Topal…
Birkaç hafta öncesine kadar takımın formsuz isimlerinden. Yaşadığı; sakatlıklar, taktiksel varyasyonlar ve fiziksel durumuna bağlı olarak geçirdiği formsuz haftalar…

Yafta: “Topçu değil” , “Yılın Transfer Kazığı”

Rakamsal gerçekler:

Kulüp: Galatasaray
Rakamlar: 123 maç 4 gol 2 asist - 1 Lig Şampiyonluğu

Kulüp: Valencia
Rakamlar: 59 maç 3 gol 2 asist
Real Madrid ve Barcelona’nın ilk 2’ye ambargo koyduğu La Liga’da 2 kez lig üçüncülüğü, şampiyonlar ligine gitme hakkı.

Kulüp: Fenerbahçe
Rakamlar: 34 maç 3 gol 2 asist
Fenerbahçe tarihinde ilk kez Avrupa Ligi’nde son 16’ya kalınması.

Kulüp: Türk Milli Takımı
Rakamlar: 33 maç
Avrupa Şampiyonası yarı finali

Değerlendirme:
Oynadığı mevkiden beklenen skor etkisine ulaşabilmiş, üst düzey kulüplerde oynadığı mevki için kendisine güvenle forma teslim edilmiş…



İkinci olarak; antrenörlere, yine basın tarafından yaratılan algının, taraftar tarafından kabul görmesiyle oluşan yaftaları inceleyelim…



Daum…

Yafta: “Dahi”

Rakamsal gerçekler:

Kulüp: Fenerbahçe
Rakamlar: 2 lig şampiyonluğu ve 2 kez son hafta kaybedilen şampiyonluk.
Transfer bazında, onun döneminde Anelka alınmış, daha sonra bu oyuncu 2M euro karla satılmış.
Ancak bunun yönetimin transferi olduğu, kendisinin “Ben Baros’u istedim, yönetim Anelka’yı aldı” demeciyle ortaya çıkıyor…

Değerlendirme:
Yaşattığı 2 lig şampiyonluğu ve 2 kez son hafta kaybettiği şampiyonluğa rağmen, bence başarılı…


Zico…

Yafta: “Özlenen Hoca”

Rakamsal gerçekler:

Kulüp: Fenerbahçe
Rakamlar: 1 lig şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ve 1 kez geriden gelen Galatasaray’a  kaptırılmış şampiyonluk.
Döneminde alınan oyunculardan kar edilerek satılan oyuncu yok, zarar edilerek gönderilen birtek Maldonado var…

Değerlendirme:
Yaşattığı 1 şampiyonluk, 1 şampiyonlar ligi çeyrek finali ve kaybettiği 1 şampiyonluğa rağmen bence Zico da oldukça başarılı…


Aykut Kocaman…

Yafta: “Hoca Değil”

Rakamsal gerçekler:

Kulüp: Fenerbahçe
Rakamlar: 1 Lig şampiyonluğu, 1 Türkiye Kupası, 1 kez Avrupa liginde son 16 ve 1 kez son hafta kaybedilen şampiyonluk.
Aldırdığı Andre Santos ve Emenike’den edilen kar, yine kendisinin aldırdığı Dia ve Niang’dan edilen zarara eşit.
Ancak satılan oyuncuların oynadığı sürece verdikleri katkı,  kulübe kar olarak kalıyor.

Değerlendirme:
Görev aldığı yıl sayısı ve kazanıp kaybettiklerine bakıldığında, “Özlenen Hoca Zico’dan” ve “Dahi Daum’dan” başarısız değil.
Hatta bulunduğu dönem boyunca, yaşamış olduğu 3 Temmuz süreci, transfer politikaları, takım içi ücret politikası ve altyapı için yaptıkları diğer hocalara göre artıları…



Genel Değerlendirme:
Maçlık, haftalık, aylık, dönemsel ve sezonsal verilere bakılarak; “keskin yaftalarla” olumsuz etiketlenen “Kuyt ve Mehmet Topal’ın” aslında birçok antrenör ve kulüp için ne denli önemli oyuncular olduğu, “Aykut Kocaman’ın” sürekli olumsuz karşılaştırmalara maruz kaldığı “seleflerine” karşın, rakamsal gerçeklerle, en az onların seviyesinde başarılı olduğu görülüyor.

Neticesinde, basın tarafından oluşturulmak istenen algıların sosyal medya desteği ile, taraftar üzerinde bıraktığı olumsuz etki, taraftarın; “bardağın boş tarafını görme” mantelitesi ile, oyuncular ve antrenörler üzerinde, doğruluk payı olmayan yaftalar oluşmasına sebep oluyor…



Not: Transfer ücretleri ve Performans bilgilerine dair rakamlar, Transfermarkt’ten alınmıştır.



Kamer Akbaş

3 Şubat 2013 Pazar

SAVAŞ!


SAVAŞ!

Fenerbahçe!
Göz göre göre yitiyor…

Kimine göre 4-5-1’den, kimine göre Alex gitti diye, kimine göre başkanın diktatörlüğünden, kimine göre hocanın yetersizliğinden, kimine göre yapılamayan transferlerden, kimine göre muhalefetten …

4-4-2 oynasak mesela, Saran-Kıran-Aydınlar’dan biri başkan olsa, Alex geri dönse, Zico hoca olsa, büyük isimler transfer edilse, kimi gruplar eskisi gibi avanta alsa herşey toz pembe olacak sanılıyor, herkes bir cümlenin, bir kalıbın büyüsüne kapılmış, oradan konuşuyor…

Oysa hiçbiri birer sebep değil, herbiri birer araç.
Fenerbahçe’de söz sahibi olmak asıl amaç…

Fenerbahçe’de bir koltuğa oturmak için, en kötü günlerde bile, Fenerbahçe’yi teslim almak isteyenlerle işbirliği yapmak, gözlere inen perdelerin, zıpkın gibi olmuş kişisel hırsların fotoğrafı…

Savaş Kadıköy’de sürüyor…
Filler tepişiyor, çimenler eziliyor, Kadıköy harap oluyor…



Başkan yıprandı, hoca yıprandı, futbolcular yıprandı, taraftarlar yıprandı, Fenerbahçe yıpranıyor…

Peşi sıra 3 galibiyet gelse, Avrupa’da tur atlansa, Türkiye Kupası kazanılsa, hoca ağzıyla kuş tutsa, başkan her attığını vursa, ne değişecek?

Hiçbirşey, tabiki…
Bir tek savaşın şiddeti belki de…
Bir inecek, bir çıkacak…

Argümanlar sebep değil ki, sonucu değiştirsin…

Savaş; aynı isimlerle, aynı arenada, aynı silahlar ile yapıldığı sürece, her iki taraf ta pes etmeyecek, kazanansız kalacak, kaybeden Fenerbahçe olacak…

Bir çıkışı yolu olsa mesela, veya yeni bir yol bulunsa, ya da yeni bir yol açılsa…
Başkan, yönetim, hoca ve savaşın şu andaki tüm generalleri, savaşı başka bir cepheye taşısa.
Fenerbahçe üniformaları çıkarılsa, generallik rütbeleri devredilse, ama yine Fenerbahçe için, birer er gibi, yılmayan nefer gibi, ölümüne savaşılsa…

Savaş Kadıköy’den alınıp, başka bir alana kaydırılsa, Kadıköy harab olmasa…

Rütbeler, emin ellere teslim edilse, bayrak daha yukarılara taşınsa, muhaliflerin argümanları yok edilse, bahaneleri ellerinden alınsa…

Pes etmek değil, gördüğünüz üzere; kazanmak için strateji, beklenilmeyen bir hamle, hesaplanmayan bir saldırı, planları bozan bir altüst ediş, zafer kazandıracak bir irade…

Hani başkan birgün bırakacak ya, işte o gün, bugün olsa, bırakırken yeni bir oyun kursa, kurulmuş oyunları alt-üst etse…

Savaş arkaplanda devam etse mesela; Fenerbahçe savaştan soyutlansa…

Çatırdamasa koca çınar, yok olmaya yüz tutmasa…
İsimler üzerinden verilen savaşta, darbe almasa, yorgun düşmese, yitip gitmese…

Başka bir çare yok artık, olmayacak, bulunamayacak…
Kaybedilen her dakika, düşmana verilen her koz birer araç olacak…

Taktikler, isimler, gelenler, gidenler, başarısızlıklar, sonuçlar her biri birer araç…
Fenerbahçe’de söz sahibi olmak asıl amaç…

Bize düşen; destek olmak, umut etmek, dualar...
ASIRLIK ÇINAR, SONSUZA KADAR...



Kamer Akbaş

28 Ocak 2013 Pazartesi

SON ROUND!


SON ROUND!

Parça parça, herşeyden genel anlamda, sonucu kestirmek adına, bahsedelim bir iki kelam.

Önce ebedi dost, ezeli düşmanlar…
Fenerbahçe VS Galatasaray
Ne mi olur? İnelim özeline doğru…

Aktörlerin de, savaşın da adı belli.
Aziz Yıldırım VS Ünal Aysal
Üstelik tek round, son round…




Biri eskiden diğerinin yaptığı gibi savaşıyor, diğeri eskiden yaptıklarından ders çıkartarak.
Birinin kozu psikolojik üstünlük, taş atmadan vurduğu kuşlar, Fenerbahçe yok olsun diye uğraşanlar.
Diğerinin eli kolu bağlı, boynunda ilmik, kozu felan da yok üstelik, eski yanlışlarından uzak duruyor sadece.

Uzatmayalım, zaten uzamayacak. Çok değil, yalnızca 4 ay sonra, ikisinden biri darmaduman olacak.
İsimlerden bahsediyorum, zira camialar baki. Gerçi camialar da tarih olmaya başlayabilir ya, neyse, ona da değineceğiz aşşağıda…

4 ay sonra...
Yani Mayısta…
Bu iki camiadan biri şampiyon olacak.
Olamayan büyük bir yıkıntıya uğrayacak. Birisi manen, diğeri hem madden hem manen.

Galatasaraya olacak şeyler 3 aşşağı 5 yukarı belli, mali bir çöküş, yönetim ve teknik kadro değişiklikleri gibi. Değinmeyeceğim, çünkü umurumda değil.

Umurumda olan, Ünal Aysal’ın, Fenerbahçe’nin tarihi bir bölünmenin, kıstırılmışlığın içinde olduğunu, tarih  olmaya başlayabileceğini düşünmesi, altın vuruş yapmak istemesi.




Niye mi?
Böyle şaşaalı transferler yapmasının, Fenerbahçe’nin aleyhine olan her olayın altından çıkmasının sebebi bu.
Aziz Yıldırım en zayıf dönemini yaşıyor. Ki olabilir, hatta mühim de değildir. Hatta Aziz Yıldırım demek Fenerbahçe demek kesinlikle değildir. Seversin, sayarsın, umursarsın, sevmezsin, saymazsın, ruhun duymaz.

Fakaaaaat!

Peki ya Aziz Yıldırım sonrası?
İşte film burda kopacak…



Fenerbahçe, tarihinin en zor günlerini yaşarken, dilim dilim doğranırken, sırt çevirenler, hatta düzenin dümen suyuna su taşıyanlar, Fenerbahçe’ye talip olacak, muhtemelen de alacak.

Olmaaaaaaaz, deme!
Oluuur.
Uyuyorken olur, ruhun duymaz…

Yancılar reis, reisler patron, patronlar başkan olacak. Yapılan, yapanın yanına kar kalacak.
Fenerbahçe mi?
Ne kadar katılırsınız bilmem ama, celladının, kendisi üzerinde söz sahibi olduğu bir Fenerbahçe tarih olmaya yüz tutacak.
Cellatların günahlarının bedellerini ödeyecek, hesaplarına karşılık sayılacak.

He bir de, çok sevdiğimiz bir adam vardıya hani, kadife ayak içli, yarısı Türk olan…
O da takıma antrenör olacak.
İşte o gün Fenerbahçe bir kez daha yara alacak…

Neden mi?
Fenerbahçe Spor Kulübünde her birey ya astır, ya da  yedek. Her birey verilen görevi yapmakla sorumludur. Hiçbir göreve layık görülmeyen bireye, teşekkür edilir, yol gösterilir.

Ancaaaaak!
Sükünetle beklemek te bir görevdir. Zaman zaman görev almayacak bireye sezon başında yol göstermek gibi bir mecburiyet te yoktur. Velhasıl kelam, görev verildiğinde yapılır, verilmediğinde beklenir. Kutsaldır çünkü…

Arkandaki sevgiyi bilerek, Fenerbahçe antrenörlük makamını hedef göstermek; görevini kötüye kullanmak, o makama saygısızlık etmektir.

Ben çok seviyordum o adamı, hala daha seviyorum, ancak artık saygı duymuyorum.
Fenerbahçe’nin herhangi bir kademesine, örneğin top toplayıcılık seviyesine bile (misal) saygı duymayan adama saygı duymam, duyamam.

Hele bir de o makama saygı duymamış bir adam, bir gün o makamda görev alırsa, yaralanan sadece ben değil, biz değil, Fenerbahçe’nin şanı olur.


Kime ne olura gelecek olursak…

İnşallah, Uefa eleme turunda takım ceza sınırındayken bile bile takımı sabote edip, seyircisiz oynamaya sebep olanlar ıslah olur….

İnşallah onları kullanmaya çalışanlar, kendi düzenlerinde yok olur…

İnşallah, kaptan, Fenerbahçe’den uzak durur, bıraktığı hoş seda ile yad olur,  kalbimizdeki yerini korur…

Ya hoca?
Hoca bitmiş, okeye dönüyor… Birgün bile kendini düşünmemiş. Çoktan tarih olmuş, orada kalacak. İnşallah bundan sonrası için huzur bulur…

Peki ya başkan?
Boynunda ilmik, altında bir tabure. Vurursun tekmeyi yok olur, o da kurtulur.

İyi de!  Ya vicdanlar?
Ne vicdanı yahu, “vefa’nın” semt adı olduğu yerde, vicdanlar en fazla boza olur.


Fenerbahçe’ye gelince...
İnşallah, hataya düştüğümüz anda, hepimiz gideriz, o baki kalır…


Kamer Akbaş