20 Eylül 2012 Perşembe

YARA!


Fenerbahçe’nin, Marsilya karşısında iyi oynayıp, 2-0’ı yakaladığı ve galibiyeti koruyamayıp, 1 puana razı olduğu maçın analizine tersten bir başlangıç yapalım.

“Yara” dedik çünkü 1 puana razı olunan maçta yenilen goller, tipik Türk Futbolu’nun kanayan yarasının yansımasıydı.
Örneğin, 2-0’dan sonra oyunu tutmak isterken, maçı aldık havasının yarattığı motivasyon eksikliği, kondüsyon olarak 60 dakikadan fazlasını çıkaramamak,  duran toplarda alan savunmasını denemek ve başaramamak, tüm Türk takımlarının problemi.
Alan savunmasına değinmişken, aslında alanda doğru diziliş ve iyi yer tutma yapılmasına rağmen, oyuncuların hareketsiz kalması ve gelen topu püskürtürken ters ayaklarını etkisiz kullanmaları hatta hiç kullanamamaları en büyük handikaplarımız.


Mesela, bu maçta yenilen 2. gole bakıldığında, Fenerbahçeli oyuncular alanı doğru kapatmalarına rağmen, hareketli Marsilya oyuncusuna doğru, hamle yapmaları gerekirken öylece beklemeleri ve kaleye giden topta Bekir’in doğru yer almasına rağmen, ters ayağını kullanamaması bunun en büyük ıspatı.



Genel olarak kaybedilen 2 puanın sebepleri bunlarken, şimdi kasedi başa sarıp, 2-0’a nasıl gelindi ona bir bakalım.

Herşey iyi başlamıştı aslında. Fenerbahçe orta alanı; Meireles – Topal ikilisinin yüksek tempolu ve isabet oranı yüksek pas oyunu, beklerin oyuna katılması, Alex ve Caner’in tempoya ayak uydurmasıyla oyunun hakimiyetini eline almıştı. Fenerbahçe, oyunu istediği kadar tutuyor, zaman zaman da ileri oynuyordu. Nitekim ilk gol, oyunu ileri oynama iradesinin ağır bastığı anlarda, Caner – H.Ali ikilisinin ver-kaçından gelmiş, ikinci gol de yine oyunun orta alanda hakimi olunan bir anda, Sow’un ters topuyla, çizgiye uzak mesafede topla buluşan Topuz’un kestiği muazzam ortaya, Alex’in doğru yer ve zamanda vurduğu muhteşem kafa topundan gelmişti.


Gollerin, etkin performans anlamında isteneni veremeyen Sow, Caner, Topuz ve Alex tarafından bulunması, bu oyuncuların, tempo yapan diğer oyunculara kalite olarak katkı sağlamalarından kaynaklıydı. 2-0’ı bulan Fenerbahçe, oyunun tek yönünü oynayıp tutmayı tercih etti. Golde payı olan oyuncular oyunu tutma noktasında katkı verememeye başlayınca Marsilya etkili olmaya başladı. Gidişatı değiştirmek isteyen Kocaman, yan top yapıp, baskıyı atmak için Alex yerine Baroni’yi, 15 gün üzerine oynayan ve kondüsyon olarak isteneni veremeyen Sow’un yerine de Bienvenu’yu oyuna aldı. Taktik plan olarak, yanlış gözükmeyen bu değişiklikler, uygulamada karşılıksız kaldı. Baroni ve Bienvenu takımlarına katkı sağlayamadılar. Caner’in yerine oyuna alınan Stoch ta topla yeterince buluşamadı, buluştuğu anlarda da oyunu ileriye taşımayı başaramadı.
Giren oyuncuların, zaten yorulmuş olan takıma, direnç anlamında bir katkı verememesi, 2 puanın kaybolmasına neden oldu.

Aykut Kocaman’ın maça doğru 11’le başladığını ve 2-0’dan sonra da oyunun hakimiyetini rakibine vermeme anlamında doğru tercihler yaptığını düşünüyorum.
Puan kaybının sebebinin Aykut Hoca’nın müdahelelerinin değil, kondüsyon olarak takımı iyi hazırlayamamasının olduğunu düşünüyorum. Zira Krasiç, Kuyt, Egemen ve Sow gibi oyuncular darbeye bağlı olarak değil, koşu esnasında sakatlandılar. Bu olay, yüklemenin yanlış yapıldığı,  oyuncuların 60 dakikadan fazlasını kaldıramaması da yüklemenin yetersiz yapıldığını gösteriyor. Bu konudaki eleştirilerin de %100 haklı eleştiriler olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak, bundan sonraki süreç için, yaklaşan milli arada, milli takımlara gitmeyen oyunculara kondüsyon yüklemesi yapılması gerektiğini ve sonraki maçlarda gerek 11, gerek te kulübeki kadro tercihlerinin, mutlaka ve mutlaka tempo kaldırabilecek oyunculardan kurulması gerektiğini düşünüyorum. Zira 60 dakika üstün bir oyun sergileyen bu takımın, şu anda sakat olan Egemen, Kuyt ve Krasiç gibi çok etkili adamları var. Meireles-Topal ikilisinin yanına-önüne bu oyuncuların katıldığını ve kondüsyon eksikliğinin tamamlandığını düşündüğümüzde, bu takımın Avrupa Ligi’nde gruptan çıkabilecek ve Süper Lig’de de şampiyonluğa oynayabilecek kapasitede olduğu apaçık gözüküyor. Ancak yenilen son dakika golüyle galibiyetin kaçırılmasının da, sonraki maçlar için motivasyon anlamında orta çapta bir yıkım olduğu bir gerçek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder