21 Ekim 2012 Pazar

İLK FIRSATTA...


Hani bir adam varya; bıraksalar, göndereceğimiz ilk fırsatta;

Hani şu, Sapanca’da kaçak villa yapan “üçkağıtçı”
Hani şu, sakat oyuncuları transfer eden, üzerine bir de komisyon alan “düzenbaz”
Hani şu, efsanemizi yaka paça gönderten, ego sahibi “kıskanç”
Hani şu, 6 oyuncusunu kadro dışı bırakan “bencil”
Hani şu, her oyuncu tercihi hatalı, bir maça bile damga vuramamış “yeteneksiz”
Hani şu, takım skor olarak öndeyken, geriye yaslayan “korkak”
Hani şu, Sow’u sol açık oynatan “ahmak”, kimi nerede oynattığını anlamadığımız “mahluk”


Vuracağız ilk fırsatta…
 “Ahlaksız” etiketlerle, olmayanları olmuş kabul edip, düşünmeden vuracağız.

Mesela şöyle her çeyrek porsiyon, yarım pozisyonda. Kazanılan 1, kaybedilen her puanda…
Sakatın bol, şartların çetin olduğu anlarda, tâkatın olmadığı zamanlarda.
Görmeyeceğiz verdiği mücadeleyi, görmezden geleceğiz…

Atamadığımızı, yediğimizi; atıp ta beğenmediğimizi…
Hakemden atılanı, direğe takılanı, hatta uçan kuşun hesabını, ondan bileceğiz, ondan soracağız.

Sessizce bekleyip pusuda; tökezlediği ilk anda...
Köpürteceğiz ağzımızı, ağız dolusu söveceğiz. Elden gelse döveceğiz...



Oysa bir kez baksak görmek için gerçeği…

Kaçak villa denilen yerin, ruhsatlı kulübe olduğunu göreceğiz mesela.















Sakat denen Sow’un, röveşata attığını; kadro dışı diye manşet olan 6 oyuncunun, sakat olduğunu göreceğiz mesela.
















Kıskançlıktan yolladığını düşündüğümüz kaptanı alkışladığını, heykel açılışına gittiğini göreceğiz mesela.




































Korkak dediğimiz adamın; kellesini koltuğuna alan, kendi istikbalini zerre düşünmediğini, herşeyi Fenerbahçe için yaptığını gösteren iyi veyahut kötü, radikal kararlar aldığını göreceğiz mesela.

Kim nerede oynuyor belli değil derken, takıma bir hareket geldiğini, rakipleri allak bullak eden bu düzenin bir taktik olduğunu anlayacağız mesela.

Alex yokken berabere bile kalınamazken, Alex’siz, üstüne bir de 4'ü as 6 eksikle, maç kaybedilmediğini göreceğiz mesela.

Yeteneğine laf söylediğimiz, hocalığını da hiçe saydığımız adamın; kupasız bir sezon kapamadığını göreceğiz mesela.















Transferlerden komisyon yiyor denilen adamın, yıllık transfer ücretlerinde tavan fiyatı düşürüp, takım içi dengeler sistemiyle, kulübü milyon liralar kar ettirdiğini anlayacağız mesela.
















Arada yiyeceği avanta için, takıma sakat adam aldırdığı iddia edilen adamın, işsiz olduğu bir zamanda, katıldığı bir televizyondan en yüksek fiyatı talep edip, direkt hayır kurumuna bağışladığını göreceğiz mesela.

















Ettiğimiz küfürlere, açtığımız pankartlara, tuttuğumuz “istifa” içerikli tempolara, Kocaman bir yürekle, kayıtsız kaldığını göreceğiz aslında.



























Bir kulak versek ona, neler duyacağız, ne kadar mutlu olacağız esasında…
-         Zarar verdiğimi hissettiğim anda, hiç düşünmeden, bırakacağım “İlk Fırsatta”…


Hani bir adam varya; gitmesi için dualar ettiğimiz;

Biz onu hiç anlamadık, hiç te haketmedik aslında…






Kamer Akbaş