Hani bir adam varya; bıraksalar, göndereceğimiz ilk
fırsatta;
Hani şu, Sapanca’da kaçak villa yapan “üçkağıtçı”
Hani şu, sakat oyuncuları transfer eden, üzerine bir de
komisyon alan “düzenbaz”
Hani şu, efsanemizi yaka paça gönderten, ego sahibi
“kıskanç”
Hani şu, 6 oyuncusunu kadro dışı bırakan “bencil”
Hani şu, her oyuncu tercihi hatalı, bir maça bile damga
vuramamış “yeteneksiz”
Hani şu, takım skor olarak öndeyken, geriye yaslayan
“korkak”
Hani şu, Sow’u sol açık oynatan “ahmak”, kimi nerede
oynattığını anlamadığımız “mahluk”
Vuracağız ilk fırsatta…
“Ahlaksız”
etiketlerle, olmayanları olmuş kabul edip, düşünmeden vuracağız.
Mesela şöyle her çeyrek porsiyon, yarım pozisyonda.
Kazanılan 1, kaybedilen her puanda…
Sakatın bol, şartların çetin olduğu anlarda, tâkatın
olmadığı zamanlarda.
Görmeyeceğiz verdiği mücadeleyi, görmezden geleceğiz…
Atamadığımızı, yediğimizi; atıp ta beğenmediğimizi…
Hakemden atılanı, direğe takılanı, hatta uçan kuşun hesabını,
ondan bileceğiz, ondan soracağız.
Sessizce bekleyip pusuda; tökezlediği ilk anda...
Köpürteceğiz ağzımızı, ağız dolusu söveceğiz. Elden gelse döveceğiz...
Oysa bir kez baksak görmek için gerçeği…
Kaçak villa denilen yerin, ruhsatlı kulübe olduğunu
göreceğiz mesela.
Sakat denen Sow’un, röveşata attığını; kadro dışı diye
manşet olan 6 oyuncunun, sakat olduğunu göreceğiz mesela.
Kıskançlıktan yolladığını düşündüğümüz kaptanı alkışladığını, heykel açılışına gittiğini göreceğiz mesela.
Korkak dediğimiz adamın; kellesini koltuğuna alan, kendi
istikbalini zerre düşünmediğini, herşeyi Fenerbahçe için yaptığını gösteren iyi
veyahut kötü, radikal kararlar aldığını göreceğiz mesela.
Kim nerede oynuyor belli değil derken, takıma bir hareket
geldiğini, rakipleri allak bullak eden bu düzenin bir taktik olduğunu anlayacağız
mesela.
Alex yokken berabere bile kalınamazken, Alex’siz, üstüne bir
de 4'ü as 6 eksikle, maç kaybedilmediğini göreceğiz mesela.
Yeteneğine laf söylediğimiz, hocalığını da hiçe saydığımız
adamın; kupasız bir sezon kapamadığını göreceğiz mesela.
Transferlerden komisyon yiyor denilen adamın, yıllık
transfer ücretlerinde tavan fiyatı düşürüp, takım içi dengeler sistemiyle,
kulübü milyon liralar kar ettirdiğini anlayacağız mesela.
Arada yiyeceği avanta için, takıma sakat adam aldırdığı
iddia edilen adamın, işsiz olduğu bir zamanda, katıldığı bir televizyondan en
yüksek fiyatı talep edip, direkt hayır kurumuna bağışladığını göreceğiz mesela.
Ettiğimiz küfürlere, açtığımız pankartlara, tuttuğumuz
“istifa” içerikli tempolara, Kocaman bir yürekle, kayıtsız kaldığını göreceğiz
aslında.
Bir kulak versek ona, neler duyacağız, ne kadar mutlu
olacağız esasında…
-
Zarar verdiğimi hissettiğim anda, hiç düşünmeden,
bırakacağım “İlk Fırsatta”…
Hani bir adam varya; gitmesi için dualar ettiğimiz;
Biz onu hiç anlamadık, hiç te haketmedik aslında…
Kamer Akbaş